İçeriğe geç

SAYI 34, 16 Şubat 1919, Cumartesi

2. Yıl, Sayı 34
Trabzon, Cumartesi 16 Şubat 1919

Gazete ofisi: Semercilerpaşa Caddesi, Fostiroğlu Bankası’nın yanında, No: 1-2, Trabzon
Yönetici ve sahibi: Nikos Kapetanidis

DAYANIŞMA

Rusya’nın çeşitli şehirlerinden, oradaki mültecilerin durumu ve onlara gösterilen sıcak ilgi hakkında umut verici haberler almaya devam ediyoruz. Gerçekten, Kafkasya’daki Rum topluluklarının bu talihsiz insanlara duyduğu şefkat ve onları koruma çabaları bizi derinden etkiliyor. Nefret ve vahşi şiddet nedeniyle yurtlarından sürgün edilerek bilinmedik topraklara göç etmek zorunda kalan bu insanlar için gösterilen sürekli çaba, onların hayatlarını iyileştirme yolunda önemli bir adımdır.

Soçi, Novorossiysk, Maykop ve diğer şehirler binlerce mülteciye sığınak sağlamış, yüz binlerce ruble harcamış ve halen aynı istek ve özveriyle ulusal görevlerini yerine getirmektedirler. Bu şehirler, Yunan dünyasında parlak yıldızlar gibi parlamakta ve herkes için örnek teşkil etmektedir. Onların fedakârlıkları, büyük ve şanlı milletimizi onurlandırmakta ve yüceltmektedir.

Bu dayanışma sayesinde, binlerce soydaşımız kaçınılmaz ve acı dolu bir ölümden kurtulmuş ve kısa bir süre içinde çok özledikleri vatanlarının sıcak kollarına dönmeyi beklemektedirler. Ancak o mutlu an gelene kadar mültecilerin sabırlı olması, Rum topluluklarının da desteklerini artırarak verdikleri hizmeti tam anlamıyla yerine getirmesi gerekmektedir.

Epochi Gazetesi, defalarca uyarıda bulunarak plansız ve düzensiz bir geri dönüşün tehlikelerini vurgulamıştır. Bu nedenle, tüm mültecilerin sabır ve dayanıklılık göstermesi, en uygun zamanda güvenli bir şekilde vatanlarına dönebilmeleri için dikkatli bir süreç izlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yunanistan, her zaman onları sevgiyle kucaklamaya hazırdır.


BARIŞ KONFERANSI

Bay Venizelos’un Memorandumu

Yunanistan’ın Talepleri

Venizelos’un sunduğu memorandum, öncelikle Yunanistan Krallığı ve dünya genelindeki Yunan nüfusunun istatistiksel verilerini içermektedir. Bu verilere göre, toplam Yunan nüfusu 8.256.000 kişi olup, bunlardan yalnızca 4,5 milyonu özgür Yunanistan topraklarında yaşamaktadır. Memorandum, Yunanistan tarafından talep edilen toprakları detaylı şekilde ele almaktadır.

Kuzey Epir

Bu bölgenin nüfusu 230.000 kişidir. Kurvelesh bölgesi, Tepeleni ve Permet’in bazı kesimleri ile Starovo bölgesi tamamen Arnavut nüfusuna sahiptir ve Arnavutluk’a bırakılabilir. Ancak, 120.000 Yunan ve 80.000 Arnavut’tan oluşan karışık nüfusun Yunanistan’a verilmesi gerektiği savunulmaktadır. Yunanistan, bu halkın çoğunluğunun Yunan kimliğine sahip olduğunu ve daha az gelişmiş bir kültürel yapıya sahip bir devletin egemenliği altına girmesinin kabul edilemez olduğunu iddia etmektedir.

Bölgedeki bazı Yunan nüfusunun anadilinin Arnavutça olması, onları Arnavut yapmaz. Kuzey Epir Yunanları, Yunan bağımsızlık mücadelesine büyük katkılar sunmuşlardır. Memorandum, Suli kadınlarının örneğini vererek, anadilleri Arnavutça olmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Yunan davasına sadık kaldıklarını ve esir düşmek yerine kendilerini uçurumlardan attıklarını hatırlatmaktadır.

Ayrıca, I. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’ın, İngiltere’nin çağrısıyla ve İtalya ile mutabakat içinde Kuzey Epir’i işgal ettiği, ancak daha sonra bu bölgenin statüsünün belirsiz kaldığı belirtilmektedir.

Trakya

Trakya ve İstanbul, toplam 730.822 Rum nüfusa sahiptir. Bulgarlar bile 1912 seçimlerinde Trakya’nın Rum karakterini tanımış ve Osmanlı Meclisi’nde 7 Rum, 1 Bulgar vekil seçilmesini kabul etmiştir.

Memorandum, Yunanistan ile Bulgaristan arasındaki sınırların nasıl belirleneceğini ele almakta ve Bulgaristan’ın Ege Denizi’ne çıkış hakkı talebinin kabul edilemez olduğunu vurgulamaktadır. Yeni Avrupa haritasının birçok devleti denize kıyısı olmadan bırakacağını (Çekoslovakya, Macaristan, Almanya, Avusturya ve hatta Polonya gibi) belirten Venizelos, Yunanistan’ın Bulgarlara ticari erişim hakkı vermeye hazır olduğunu ancak bunun siyasi sınır değişikliği anlamına gelmediğini belirtmektedir.

Venizelos ayrıca, Yunanistan’ın Balkan Savaşları’nda oynadığı kritik rolü ve Yunan donanmasının sağladığı üstünlüğü vurgulamakta, 1913 yılında Yunanistan ve Sırbistan’ın Bulgar ordusunu sadece bir ay içinde mağlup ettiğini hatırlatmaktadır. Bulgaristan’ın Balkanlar’da hegemonya kurma iddiasının hem askeri hem de nüfus ve kültürel üstünlük açısından geçersiz olduğu ifade edilmektedir.

Yunanistan, 1912-1913 Londra Konferansı’nda Bulgaristan’ın Trakya’daki taleplerini desteklediğini, ancak Bulgarların müttefiklerine ihanet ederek İkinci Balkan Savaşı’nı başlattığını ve bunun sonucunda büyük toprak kaybı yaşadığını belirtmektedir.

Venizelos, Yunanistan’ın barış için büyük fedakârlıklar yaptığını, Trakya ve Doğu Makedonya’da 1 milyondan fazla Rum nüfusu feda ettiğini, ancak Balkan devletleri arasındaki birliğin korunması adına bu fedakârlığı kabul ettiğini vurgulamaktadır.

Ancak, Bulgaristan’ın ihanetinin ardından Yunanistan’ın artık yeni sınırlar konusunda daha kararlı bir tutum sergilediği ve Trakya’nın Yunanistan’a bağlanmasının hem tarihi hem de demografik olarak haklı bir talep olduğu savunulmaktadır.

Bulgaristan’ın Hilesi

Muhtıra, 1913 olaylarını ayrıntılı olarak ortaya koyarak, İkinci Balkan Savaşı’nın sorumlusunun Bulgaristan’ın sadakatsizliği olduğunu kanıtlamaktadır. Bulgaristan savaştan mağlup ayrılmış, eski sınırlarına kadar geri itilmiştir. Ancak Bükreş Antlaşması ile Yunanistan, Batı Trakya’yı Bulgaristan’a bırakmayı kabul etmiştir. Oysa bu bölgede Bulgar nüfusu, toplam nüfusun dokuzda birini bile oluşturmuyordu ve burada üç gelişmiş Rum kenti bulunuyordu: İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç. Kırsal kesimde yaşayan Rum nüfusu ise hesaba katılmamıştır.

Bükreş Antlaşması’nın hemen ardından Bulgaristan, Batı Trakya’nın boşaltılmasını bir ay ertelemeleri için Yunanistan’dan ricada bulunmuştur. Çünkü bölgeyi kendisi hemen işgal edemeyecek durumda olup, Türklerin ele geçirmesinden endişe ediyordu. Bir ayın geçmesiyle Bulgaristan, Yunan işgalinin biraz daha uzatılmasını talep etti ve Yunanistan bu isteği kabul etti. Ancak Bulgaristan Batı Trakya’yı ele geçirir geçirmez, Yunan nüfusu toplu olarak ve en küçük bir süre tanımadan sürgün etti, onların tüm mal varlıklarına el koydu.

Muhtırada, Bükreş Antlaşması sayesinde Bulgaristan’ın, Sırbistan ve Yunanistan’dan daha büyük bir konuma geldiği ifade edilmektedir. Peki, bu antlaşma imzalandıktan sonra Bulgaristan nasıl bir politika izledi? Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle, İtilaf Devletleri Bulgaristan’a İstanbul ve Boğazlar hariç tüm Trakya’yı, Vardar’ın sol kıyısını ve Manastır dahil olmak üzere tartışmasız Bulgar toprağı sayılan sağ kıyı bölgesini teklif etmiştir. Bunun dışında, Yunanistan’ın tüm itirazlarına rağmen Makedonya’yı da vermeyi önermiştir.

Bulgaristan’ın Adriyatik’e Kadar Uzanan Hâkimiyet İstekleri

Bu şekilde Bulgaristan, 1913’teki ihanetinin yol açtığı yıkımı telafi etme ve Balkanlar’da yeniden San Stefano Antlaşması’ndaki kadar güçlü bir devlet kurma fırsatına sahip olmuştur. Ancak ikinci kez, Bulgaristan yalnızca Balkanlar’da öne çıkan bir konum elde etmeyi değil, bölgedeki tam egemenliğini kurmayı hedeflediğini göstermiştir. Sırp Makedonyası’nın yanı sıra, Balkan Savaşları öncesinde Sırp Krallığı’na ait büyük bir bölümü de istemiştir.

Bulgaristan’ın politikası, Sırbistan’ı parçalamaya dayanıyordu. Arnavutluk’un büyük bir kısmını ilhak etmeyi talep ediyordu. Adriyatik’te bir güç olmayı amaçlıyordu. 1878’den beri Rusya’ya ait olan Dobruca bölgesinin tamamını istiyordu. Son olarak, toplam nüfusu 8,5 milyonu bulan bir devlet oluşturmayı planlıyordu ki, bu nüfusun ancak yarısı Bulgar’dı.


Ermenistan

Doğuda, Osmanlı ve Rus Ermenistan’ının birleşerek bağımsız bir devlet oluşturması ve bu devletin örgütlenmesinin, Milletler Cemiyeti adına Büyük Bir Güç tarafından üstlenilmesi gerekmektedir. Bu, özellikle de son 25 yıldır önce Sultan Abdülhamid’in yönetimi, ardından Jön Türklerin sistematik bir şekilde uyguladığı yıkım göz önüne alındığında zorunludur. Osmanlı Ermenistan’ında bir Ermeni çoğunluğun bulunmaması, bu bölgelerde Türk egemenliğini savunmak için bir gerekçe teşkil edemez. Çünkü bu sistematik yok etme süreci, Türklerin buraya hak iddia etmesine sebep olamaz. İnsanlık vicdanı buna isyan ederdi. Zaten bu bölgeler hiçbir zaman Türk olmadı, çünkü Türk unsuru bugüne kadar bile diğer tüm unsurlardan daha aşağı konumda kaldı.


Büyük Yunan Kredisi

Bay Venizelos, İtilaf Devletleri müttefiklerinden büyük bir kredi almakta başarısız oldu.


D’Espèrey’in Patrikhane Ziyareti

General D’Espèrey’in Fener’e giderek Patrikhane’yi ziyaret ettiği bildirildi.


Hristiyan Valilerin Atanması

Bazı bilgilere göre, Ermeni vilayetlerinde Ermeni valilerin atanması konusunda prensipte bir karar alınmıştır. Diyarbakır valiliği, Ohanes Bey’e teklif edilmiş, ancak kendisi bu görevi reddetmiştir.


40 Milyon Ruble Ateşe Verildi

Stockholm’den gelen haberlere göre, İsveç makamları Rus paralarının ülke dışına çıkarılmasını yasakladığı için, Bolşevik hükümetinin temsilcisi Boravski, 40 milyon ruble değerindeki banknotları iki tanığın huzurunda yakmıştır. Bu paralar, yurtdışında propaganda amacıyla kullanılmak üzere elinde bulunuyordu.


İngiliz Yüksek Komiserinin Ayrılışı

İngiltere’nin yüksek komiseri Amiral A. Calthorpe, özel bir görev için bir aylığına Malta’ya gitmek üzere ayrıldı.


Yunanistan’daki Af Kararı

Bay Venizelos, bir Yunan milletvekilinin siyasi suçlardan dolayı hapiste bulunan asker ve sivillere af getirilmesi yönündeki talebine telgrafla yanıt verdi. Geçmişin unutulması gerektiğini ifade etti ancak başlıca suçluların, özellikle de yargılanmakta olan bakanların cezalandırılmasının gerekli olduğunu belirtti. Diğer kişilerle ilgili nihai kararın, kendisinin Yunanistan’a dönüşünden sonra verileceğini açıkladı.


Bolşeviklere Karşı

Finlandiya’da, Petrograd’a karşı ilerlemek üzere 70 bin kişilik bir ordu kurulmaktadır. Bolşeviklerin, askerlerini ve gıda stoklarını Petrograd’dan çekmekte oldukları bildirilmektedir.


Kuzey Epir

Kuzey Epir şehirleri olan Korça, Kolonya, Moskopolis, Delvine, Ergiri (Arnavutluk Gjirokastër) ve Himara’nın temsilcileri, Atina’da toplanarak, Kuzey Epir’in Yunanistan ile birleştiğini ilan ettiler. Bu karar, Paris’teki Epir Kongresi Başkanı Bay Karapanos’a iletildi.


Türkler Bunu Okusun

Serez’in ileri gelen Müslümanlarından Mehmet Hilal, bölgeyi yeniden ele geçiren Yunan binbaşısı Pangallos’a şu anlamlı mektubu gönderdi:

“Her türlü işkenceye ve yoksunluğa maruz kaldıktan sonra nihayet Bulgarların korkunç zulmünden kurtulduk. Çektiğimiz acıları hiçbir insan anlatamaz. Eğer ordularınız birkaç gün daha geç gelseydi, hepimiz yok olacaktık. Şehir koca bir mezarlığa dönüşecekti. Neyse ki, Tanrı’nın Yunanistan’ı kurtarması ve yüceltmesi için gönderdiği büyük adam sayesinde kurtulduk.”


Bizans Kiliseleri

Canterbury Başpiskoposu başkanlığında Avrupa genelinde çeşitli komiteler kurulmuş olup, İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilen tüm tarihi kiliselerin yasal mirasçılarına iadesi için çalışmalar yürütmektedirler.


Venizelos’un Barış Konferansı’ndaki Konuşması

Venizelos, tüm İtilaf Devletleri temsilcilerinin huzurunda Arnavutluk meselesini gündeme getirdi, bir Ermeni Cumhuriyeti kurulmasını savundu ve özellikle Karadeniz kıyılarındaki tüm Yunan topraklarının geleceğini belirledi.


İtilaf Devletleri ve Jön Türkler

Doğu’daki seferi kuvvetlerin başkomutanı General D’Espèrey, Sadrazam Tevfik Paşa ile yaptığı görüşmede, başkentte Komitacıların yakalanmasıyla başlayan temizleme operasyonunun tamamlanması gerektiğine dikkat çekti.

PONTUS’UN YUNAN ŞEHİTLERİ

ARDASSA (Torul) (Öncekinin devamı)

Maçera

Nüfusunun yarısı Rumlardan oluşan, 200 kişilik bir kasaba olup 30 aileden meydana gelmekteydi. İki cemaat, iki görkemli kilise ve bir okul mevcuttu. 700 koyun, 400 sığır ve 20 yük hayvanı beslenirdi. Kasaba iki saldırıya uğradı ve bu saldırılarda sadece iki kişi hayatını kaybetti, geri kalanlar dağlara kaçarak kurtuldu. Ancak tüm taşınır ve taşınmaz malları yağmalandı, yakıldı ve yok edildi. Kiliseleri tahrip edilip harap edildi.

Kasabada biri oldukça önemli iki tüccar bulunuyordu. Çalışkanlıkları ve azimleri sayesinde halk refah içinde yaşıyordu. Ancak şimdi tamamen harabe halindedir, tüm mülkler yok edilmiş ve kasaba boş kalmıştır. Halkı, biri hariç Kafkasya’ya dağıldı ve orada büyük ölçüde yok oldu.

Fytiána (Peskilse olarak bilinir)

Nüfusunun üçte biri Rumlardan oluşan, 150 kişilik bir kasaba olup 30 aileden meydana gelmekteydi. İki cemaat, iki bakımlı ve zarif kilise ve iki okulu vardı. Kasaba halkı, yurtdışındaki inşaat ve ticari faaliyetleri sayesinde önemli ölçüde zenginleşmişti. 260 koyun, 100 sığır ve 10 yük hayvanı beslenirdi. Ekonomik olarak çok parlak bir durumdaydı.

Ancak 1916 yılı Nisan ve Temmuz aylarında art arda iki saldırıya uğradı ve beş kişi hayatını kaybetti. Ne yazık ki, kasaba halkına en büyük kötülüğü komşu Türkler yaptı. Rus birliklerinin gelmesinden iki gün önce, kasabanın yerlisi Kasap Hacı, kayınbiraderi Aptullah ve üç kişi daha, 9 Temmuz sabahı erken saatlerde tüm Hristiyanları bir araya topladı ve bir günlük ekmek almalarına bile izin vermeden onları dağlara kaçırdı. Serbest kalmaları için 30 altın lira fidye istediler, ancak zavallılar bu parayı ödeyemedi. Bunun üzerine ihtiyar Damianos Andreadis serbest bırakıldı ve fidye parası bulmak için Koroksona’ya gitti. Gerekli miktarı bulamayınca, akrabalarından birinin eşinin mücevherlerini ödünç almak zorunda kaldı ve bu şekilde tutsak edilen kasaba halkını fidye karşılığında serbest bırakıp ölümden kurtardı.

Ancak, tüm taşınır malları komşuları Türkler tarafından alındı ve iç bölgelere, Sivas’a götürüldü. Tüm taşınmaz mallar ise ateşe verildi. Bütün bunlar, kasabanın sakini zalim Sapri Efendi’nin emriyle yapıldı. Kiliseler yağmalandı ve tahrip edildi. Kasabanın tüm Rum halkı Kafkasya’ya sürgün edildi ve orada yok oldular. Bugün kasaba tamamen terk edilmiş ve harabe halindedir. Bu zalim Sapri Efendi hakkında daha fazla bilgi vererek, Tokat’ta işlediği suçları da yayınlayacağız.

Hapsía

Nüfusunun dörtte üçü Rumlardan oluşan, 600 kişilik bir kasabaydı. 60 Rum aile mevcuttu. 1000 koyun, 550 sığır ve 30 yük hayvanı beslenirdi. İki zarif ve bakımlı kilisesi ve bir okulu vardı. Halkın çoğu taş ustası olup, çalışkanlıkları sayesinde refah içinde yaşıyorlardı.

İki saldırıya uğradı ve bu saldırılar sonucunda sekiz kişi katledildi. Kasaba halkı, Osmanlı hükümeti tarafından savaş cephesi bahanesiyle Sivas ve Tokat’ın uçsuz bucaksız ovalarına sürüldü. Yolculuk sırasında maruz kaldıkları kötü muamele, açlık ve kış koşulları nedeniyle büyük bir kısmı öldü. Hayatta kalan çok az kişi olsa da, nerede oldukları bilinmemektedir. Kasaba bugün tamamen terk edilmiş ve harap haldedir.

Goli

Tamamen Rumlardan oluşan, 250 kişilik bir kasabaydı. 40 aile bulunuyordu. Bir kilisesi ve bir okulu vardı. Halkı, büyük çoğunluğu taş ustası olan, çalışkan ve sanata düşkün insanlardı.

Hapsía kasabası ile aynı kaderi paylaştı. Tüm taşınır malları yağmalandı, taşınmaz mallar ise tamamen yok edildi. Halkı Osmanlı hükümeti tarafından sürgün edildi ve kış koşulları nedeniyle büyük kayıplar verdi. İki saldırıda toplam 10 kişi katledildi. Bugün kasaba tamamen terk edilmiş ve harabe haldedir.

Fetikér

Türk kasabası olup sadece beş Rum ailesi (30 kişi) bulunuyordu. 200 koyun, 50 sığır ve 5 yük hayvanı vardı; bunların hepsi komşu Türkler tarafından yağmalandı. Kasabanın Rum sakinleri Osmanlı hükümeti tarafından savaş cephesi bahanesiyle sürüldü ve evleri yıkıldı. Şu an nerede oldukları bilinmemektedir.

Alatsúk

Nüfusu 100 kişi olan, 20 ailelik bir karışık kasabaydı. Bir kilisesi vardı. Rumlar 400 koyun, 150 sığır ve 10 yük hayvanı besliyordu. Kasaba bir saldırıya uğradı ve savaş cephesi bahanesiyle Osmanlı hükümeti tarafından Rum nüfusu sürgün edildi. Hayatta kalanlar bilinmeyen yerlere dağıldı ve kasaba bugün tamamen terk edilmiştir.

ÇAĞRI

TÜM RUSYA’DAKİ VE DİĞER BÖLGELERDEKİ RUM HEMŞEHRİLERİMİZE

Şüphesiz ki, geri alınan bölgeler içinde en büyük yağmaya, tahribata ve yıkıma uğrayan yer Galliana’dır. Geçen yılın Şubat ayından itibaren binlerce çete mensubu burayı istila etti. Korku, şiddet ve ölümü yaydılar. Tüm taşınır malları, hayvanları ve yiyecekleri çaldılar ve taşınamayan her şeyi yok ettiler.

Bu vahşi katillerin ardından, onlardan daha da acımasız suç çeteleri geldi ve Galliana’yı tamamen harabeye çevirdi. Zavallı Gallianalılar, açlıktan ve yokluktan ölmeyi beklemekten başka bir çareleri kalmadı. Açlık, kasabayı bir ölüm sessizliğine bürüdü. İnsanlar, ot ve ağaç kabuklarıyla beslenmeye çalıştı. Açlık, onları birer hayalete çevirdi ve her gün onlarca insan açlıktan öldü.

Trabzon Metropolitliği ve Priesterá Manastırı, yiyecek ve para yardımı yaparak büyük fedakarlıkta bulundu. Ancak yeni hasat beklentisi, çetelerin saldırıları nedeniyle boşa çıktı. Kasaba halkı, hayatta kalmak için, hâlâ bölgede hüküm süren haydutlara yiyecek vermek ve ağır vergiler ödemek zorunda kaldı.

Bu vahim durumu göz önüne alan Trabzon’daki Gallianalılar Kardeşliği, yaklaşan açlık krizini önlemek için bağış kampanyası başlatmıştır. Tüm yurttaşlarımızı, açlık çeken hemşerilerimize yardım etmeye çağırıyoruz.

Bağışlar, Trabzon Metropoliti Chrysánthos aracılığıyla ulaştırılabilir.

Trabzon, 15 Şubat 1919

GALLİANİTLER KARDEŞLİĞİ OFİSİNDEN

ABONELİK ŞARTLARI
Trabzon ve çevresi:

  • Yıllık: 380 kuruş
  • Altı aylık: 200 kuruş

Taşra:

  • Yıllık: 450 kuruş
  • Altı aylık: 240 kuruş

Rusya ve Kafkasya:

  • Yıllık: 75 ruble
  • Altı aylık: 40 ruble

Yurt dışı:

  • Yıllık: 70 frank altın

NOTLAR

DEVLET MEMURLARI AZGINLAŞIYOR

Cellatlar hâlâ vahşi tutkularını tatmin edemediler. Genç kızlarımızı lekeleyip, onları sürgün olarak yabancı diyarlara attıktan sonra, şimdi de milletimizin son kalıntılarına zarar vermeye çalışıyorlar.

Elevis kaymakamı ve belediye başkanı Kara Mustafa oğlu Hüseyin’in hayasızca ve zorla bir Rum kızını kaçırmak istemesi, bu alçaklık ve şerefsizliğin en son örneğidir.

Bunları hükümete şikâyet ediyor ve milletimizin bu cellatlarının örnek teşkil edecek şekilde cezalandırılmasını bekliyoruz.


DR. REŞİT’İN İNTİHARI
Ermeni katliamlarının organizatörü, Diyarbakır eski valisi Dr. Reşit, polis takibinden kaçamayacağını anlayarak intihar etti.

Masum Rum ve Ermeni kanına ellerini bulayan birçok yeni yetme Nitscheistler’den biri de Diyarbakır eski valisi Dr. Reşit Bey’di. Bu insan kılığındaki canavar, Avrupa Savaşı boyunca işlediği cinayetlerin ardından, ilahi adaletten kaçabileceğini sandı. Ancak, geç de olsa bu adalet, onu demir pençesiyle yere sermekte gecikmedi.

Tıpkı yaptığı zulümler gibi, ölümü de alçakçaydı; kendi eliyle canına kıydı.

İşte Türkiye’nin dünkü kahramanları, öncü yiğitleri! Nerede olurlarsa olsunlar—ister Türkiye’de, ister yabancı diyarlarda firari olarak—bu caniler, eninde sonunda ilahi adaletin kaçınılmaz tokadını yiyeceklerdir.


GAZETELER NE YAZIYOR?

Barış Konferansı ve Yunan Hakları

28 Ocak Pazartesi günü toplanan Barış Konferansı’nda büyük devletlerin temsilcileri, Bay Elefterios Venizelos’u dinledi. Venizelos, Yunanistan’ın taleplerini detaylı şekilde sundu. Atina’dan alınan bilgilere göre, büyük lider Yunan ulusal bilincinin vizyonuna uygun bir çözüm elde etmeyi başardı.

Bulgar basını, özellikle de “Preporiets” gazetesi, alınan bu kararlara öfkeyle karşı çıkıyor ve duygusal, gizemli bir üslupla şu sözleri yazıyor:

“Görünüşe göre, Yunan propagandası tüm gücünü ve faaliyetini seferber ederek ulusunun kurtuluşunu sağlamayı başardı. Fransız hükümeti, Yunan çıkarlarını açıkça destekleyerek Wilson’ı da yanına çekti. Böylece, büyük devletlerin desteğiyle Yunanistan tamamen tatmin edilecektir.”


TAŞRADAN HABERLER

ELEVIS
(Özel muhabirimizden)

Elevis kaymakamı “Kyorele”, 15 gün önce, belediye başkanı Kara Mustafa oğlu Hüseyin Efendi ve Yorgo K. Papadopoulos aracılığıyla bir Rum kızını kendisine getirmelerini istemiş, ancak reddedilmiştir. Kız korkusundan Trabzon’a kaçmıştır.

Bu olaydan tatmin olmayan kaymakam, üç gün sonra Satou maden kasabasında yaşayan bir başka kızı talep etmiştir. Bu caninin tehditleri karşısında korkuya kapılanlar, kızcağızı kaymakama götürmek zorunda kalmışlardır. Fakat onları yolda durdurdum ve kızın bizzat kendi ağzından, zorla ve tehdit yoluyla götürüldüğünü defalarca duyduktan sonra, onları kızın evine geri dönmeye ikna ettim.

Ancak bu canavar, tutkusunu tatmin edemediği için, Teté oğlu Ali Osman aracılığıyla Trabzon’a kaçan kızın teyzesine haber göndererek onu geri getirmesini emretmiştir. Fakat bu girişimi de sonuçsuz kalmıştır.

Bize bir bakire vermediğimiz için, “Size düşman olacağım ve size zarar vereceğim” diyerek tehditler savurmuştur.

Elevis Kyorele, 10 Şubat
H.İ.K.


KİRALIK OFİSLER

Merkezi konumda, havadar ve aydınlık ofisler kiralıktır. Bilgi için bizimle iletişime geçiniz.


GAZETE ABONELİĞİ

GEO. E. MİHAİLİDİS matbaasına başvurarak “Le Temps” ve “Le Matin” Fransız gazetelerine ve “Illustration” dergisine abone olabilirsiniz. 1914-1918 serisi ve 1919 başından 1920’ye kadar olan sayılar mevcuttur.


“EPOHİ” GAZETESİ YENİ ADRESİNE TAŞINDI

Adres: Semerciler-Pasa Caddesi, Fostiroğlu Bankası yanı, No: 1-2


TRABZON BORSASI

14 Şubat

Döviz Kurları:

  • Büyük Nikola Rublesi: 12
  • Küçük Nikola Rublesi: 15
  • Kerenski Rublesi: 18,5
  • Kafkas Rublesi: 24
  • Altın Lira: 610 kuruş
  • Mecidiye: 80 kuruş
  • İngiliz Altın Sterlini: 610 kuruş
  • 20 Frank Altın: 500 kuruş
  • Kağıt Sterlin: 400 kuruş

GEMİ HABERLERİ

Yarın (Pazar) limanımıza Romanya bayraklı “Eleni” adlı buharlı gemi varacaktır. Aynı gün İstanbul’a hareket edecektir.

Yolcu ve yük taşıma ile ilgilenenler, Fostiroğlu Kardeşler ofisine başvurabilirler.

Matbaa
Georgios E. Mihailidis

(3515 sayfadan oluşan Epochi sayıları Nikos Kapetanidis’in kardeşinin torunu olan ve halen Atina’da yaşamakta olan Kostas Kapetanidis tarafından dijitalize edilmiş ve Yunanca olarak tarafımıza iletilmiştir. Türkçeye çevirisi Tamer Çilingir tarafından üstlenilmiştir)