Gazete ofisi: Meydan caddesi Balıkçılar yanı, Trabzon
Yönetici ve sahibi: Nikos Kapetanidis
1918’İN ULUSAL MİRASİ
1918 savaşı, bu ülkeyi Yunan ruhuna ve Yunan girişimciliğine teslim ediyor. Yönetimin ortak olup olmaması veya ayrı olup olmaması önemli değildir. Yunanlılar bir devlet olarak değil, bir millet olarak hareket etmişlerdir. Zorunluluk karşısında, az sayılarına ve daha güçlüler karşısındaki zayıflıklarına rağmen üstün gelebilmek için olağanüstü bir faaliyet geliştirmişlerdir.
Yunan milletinin ihtiyacı olan tek şey özgürlüktür. Gerçek özgürlükle, ilişkiye veya rekabete girdikleri herkese üstünlük sağlayabilirler. Bir Yunan’ın üç özelliği vardır: aydın, tüccar ve denizci olmak. Bu özellikler, onları güçlü bir devlet kurmada zayıf kılsa da, milletlerini güçlü tutmalarına yardımcı olur.
Bir devlet, bireylerinden disiplin talep eder. Disiplin ise itaat anlamına gelir ve bu, entelektüel bir halkla uyumlu olamaz. Öte yandan, tüccar ve denizci kar peşinde koşar, her yere dağılır, özellikle denize yönelir. Çünkü deniz, halkları birleştirir ve dünya devletlerinin ürünlerini birbirleriyle değiş tokuş etmelerini sağlar.
Bir devletin gücü ise çiftçilere dayanır. Çiftçiler sayesinde, orduyu oluşturan halk meydana gelir. Ancak Rumlar devlet kurma konusunda başarılı değildirler, ancak millet olarak eşsizdirler. Rum karakterini dünyanın herhangi bir yerinde, tek başlarına bile koruyabilirler.
1918 savaşı büyük halklar, büyük milletler yaratacaktır. Devletlerin gücü azalacak ve en sonunda tamamen ortadan kalkacaktır. Devletler yerini uluslara bırakacaktır. İnsanların bu yeni ayrım biçimi içinde, Yunan milleti kendi yaratıcılığını geliştirme fırsatı bulacaktır.
Yunan faaliyetlerinin sınırları Eski Yunanistan, Epir, Makedonya, Trakya ve Batı Anadolu ile sınırlı değildir. Pontos, yeni durumda, daha da Yunan bir kimlik kazanacaktır.
Bugüne kadar Türkler, Bulgarlar ve Rumenler tarafından bastırılan Yunanlılar, gelecekte Pontos‘ta yeni devletlerin ortaya çıkmasıyla daha fazla nüfuz sahibi olacaklardır. Pontos artık güçlü bir Rusya’nın ana deniz yolu olmayacaktır.
Pontos’ta farklı milletlerin rekabeti yaşanacaktır, ancak bu rekabette Rumlar üstün gelecektir. Çünkü onlar tüccar ve denizcidirler ve bu toprakların yerlisidirler.
Pontos‘u var eden ve geliştiren Rumlardır. Onlar bu bölgeyi “misafirperver olmayan” anlamına gelen “Axenos“ isminden, “misafirperver” anlamına gelen “Euxeinos“ ismine çevirmişlerdir.
Pontos onların olmuştur ve gelecekte de onların olarak kalacaktır. Üstelik, hareketlerini kısıtlayan engeller artık ortadan kalkmaktadır.
(Devamı bir sonraki sayıda yayınlanacaktır.)
GAVUR İZMİR
Helen Şehrinin Yeniden Doğuşu – Halkın Çektiği Acılar – Çocuk Kaçırma
İtiraf ediyorum ki, zayıf kalemim hiçbir zaman bugünkü kadar zorlanmamıştı. Çünkü İzmir’den yazacağım bu ilk yazım için büyük bir kararsızlık içindeyim.
Beş yılın ardından İzmir’i tekrar görüyorum.
İzmir’in güzel ve asil yüzlerini tekrar görüyorum yeniden karşılaşmanın huzurunu hissediyorum.
Burada hiçbir şey değişmemiş.
Beş yıl boyunca ağır baskıya ve Türk öfkesine maruz kalmasına rağmen, İzmir’de hiçbir şey değişmemiş ve en önemlisi de İzmir’in Helen kimliği en ufak bir şekilde bile zarar görmemiş.
İzmir, hala “Gavur İzmir” olarak kalmaya devam ediyor.
Rahmi Bey bir zamanlar İzmir’i Osmanlılaştıracağını söylemişti. Ancak iki gün önce İstanbul’a götürülmek üzere askerler eşliğinde yürütülürken, dört yıl önce Enver’e verdiği sözü hatırladım.
Eğer izin verilseydi, ona yaklaşıp şunu sormak isterdim:
“Binlerce mavi-beyaz bayrağın İzmir semalarında dalgalanmasını gördüğünde, şehrin Osmanlılaştırıldığını düşünüyor musun?”
Dün, Türk mahallelerinde dolaşmaya karar verdim.
Bu mahalleler, bir zamanlar kendilerine özgü doğulu havası ve mistik çekiciliği olan yerlerdi. Ancak bugün bu büyü tamamen kaybolmuş durumda.
Türk çarşıları ve kapalı pazarları tamamen ölü.
Her yerde fakirlik ve keder hakim.
Ancak Rum mahallelerinde tamamen farklı bir manzara var.
Burada hayat hüküm sürüyor.
Her yerde Venizelos’un resimleri, sayısız Yunan bayrakları ve sokaklarda sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar Yunan milli marşını çalan gramofonlar var.
Sokaklar insanlarla dolup taşıyor.
Neşeli, hareketli, gülümseyen ve sabırsız bir kalabalık.
Ve herkes koşuyor.
Koşmalarının sebebi ise, “Aslanı” ziyaret etmek istemeleri.
Bu küçük ve şanslı gemi, ona taparcasına yaklaşan ziyaretçilerin coşkusundan büyük bir sınav veriyor.
Boyasından tek bir iz bile kalmamış durumda. Çünkü üzerinde ayakların aşındırmadığı yerleri, eller kazıyıp kazıyıp götürüyor.
Her İzmirli, destroyer gemisinin güvertesinden biraz boya kazıyıp onu bir tılsım olarak saklamak istiyor.
Evlerde ise tarif edilemez bir coşku var.
Bütün evler süslenmiş, halılar, çiçekler ve mavi renkli süslemelerle donatılmış.
Kapılar ardına kadar açık ve her evin eşiğinde ev sahibi bekliyor.
Hepsinin gözü, “Aslan”ın mürettebatından bir denizciyi ağırlayabilmek için dışarıya dikilmiş.
Ancak bu büyük coşkunun, bu sonsuz kutlamaların içinde yüreği dağlayan sahneler de var.
Dün bir kadınla karşılaştım.
Halktan, genç ve güzel bir kadın ama üzerindeki giysiler yırtık, gözlerinde acı vardı.
Kollarında, solgun ve hasta bir çocuk taşıyor ve yoldan geçenlerden yardım istiyordu.
Bu kadın, Türkler tarafından öldürülen bir İzmirli’nin dul eşiydi.
Ve bu şehirde böyle dul kadınlardan binlercesi var.
Zorla askere alınan Rumlardan %80’i öldürüldü. Çünkü öldürülme şekilleri, gerçek anlamda bir cinayetti.
ÇOCUK KAÇIRMA VE ZORLA MÜSLÜMANLAŞTIRMA
Yetim kalan çocuklar ve Türklerin onları İslam’a döndürme çabaları
Babaları öldürülen, anneleri açlık ve yoksulluk içinde hayatlarını kaybeden çocuklar…
Bu çocukları, zalim Rahmi Bey topladı ve zorla Müslüman yapmaya çalıştı.
Tam 400 çocuk…
Neyse ki Mikrasia Derneği mucizevi bir şekilde bu çocukları bu zalimin elinden kurtarmayı başardı.
Şimdi bu çocukların hepsi yetimhanelerde barınıyor ve sevgiyle bakılıyor.
GAZETELER NE YAZIYOR?
Türkçe öğretimi yasaklanıyor!
Fransızca yayımlanan Türk gazetesi “Courier de Turquie”, Osmanlı Patrikhanesi’nin Yunan okullarında Türkçe eğitiminin yasaklanması kararını değerlendiren bir başyazı yayımladı.
Gazete bu kararı “acı ve mantıksız bir düşmanlık” olarak nitelendirerek şöyle yazdı:
“Bu düşmanlık hem Rumlar hem de Türkler için zararlı olacaktır. Eskiden Türk çocukları da Rum okullarına giderdi. Ancak artık hiçbir Türk öğrenci Rum okullarında eğitim almıyor. Bu bizim için üzücü bir durumdur. Çocuklarımız eğer bu ülkenin dillerini öğrenebilselerdi, hayatta kalma mücadelesinde daha iyi donanımlı olabilirlerdi.”
Ayrıca gazete şu yorumda bulunuyor:
“Bu tür kararlar, halklar arasındaki uçurumu daha da derinleştiriyor ve eğitim alanında tehlikeli bir fanatizmi ortaya çıkarıyor.”
ALMANYA’NIN YIKIMI
“Stavros” Gazetesi, Almanya’nın I. Dünya Savaşı’ndan sonra düştüğü durumu şöyle değerlendiriyor:
“Geçtiğimiz yıl, Almanya’nın tarihindeki en kötü ve en acı verici yıl oldu.”
“1918 yılı, 1806 yılının kötü anısını bile unutturacak kadar korkunç geçti. Jena Muharebesi’ndeki yenilgi bile, bugünkü felaketle kıyaslandığında hiçbir şeydir.”
“Yılın başında zaferden emindik, güçlüydük ve başımız dikti. Şimdi ise yenilmiş, silahsızlandırılmış, düşmanlarımızın merhametine kalmış durumdayız.”
“Ordumuz yok oldu, ülkemiz kaosa sürüklendi, halkımız belirsizlik içinde. Tanrı’nın ya da dünyanın bize bunu yapmadığını biliyoruz. Bu bizim kendi hatamız!”
ALMANYA’NIN DİNİ SÖMÜRÜSÜ – BİR MİSYONERİN GERÇEK YÜZÜ
Trabzon’da, Ermenilere yönelik katliamlara karışan ünlü Alman misyoner Franz Eckhardt yakalandı.
Bu adam, Urfa’daki Ermeni katliamlarında korkunç bir rol oynadı ve kurbanlarının mallarıyla zenginleşti.
Fransa Cumhurbaşkanı Poincaré, barış konferansının açılışında Almanya hakkında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Almanlar dini idealleri öyle bir seviyeye indirdiler ki, Tanrı’yı bile suçlarına ortak etmekten çekinmediler.”
“Franz Eckhardt bu sözlerin yaşayan bir kanıtıdır. Eğer misyonerler bile bu kadar alçalmışsa, başka ne bekleyebiliriz?”
LÜKSEMBURG’DA CUMHURİYET İLAN EDİLDİ
Metz’den gelen haberlere göre, Lüksemburg’da monarşi devrildi ve cumhuriyet ilan edildi.
Büyük Düşes, şehir dışındaki bir malikaneye çekildi.
Parlamentoda ise sert tartışmalar yaşandı ve muhafazakâr milletvekilleri oturumu terk etti.
BUENOS AIRES’TE AYAKLANMA
Londra’dan gelen telgraflara göre, Buenos Aires’te büyük bir halk ayaklanması patlak verdi.
“Genel grev ilan edildi ve polis ile grevciler arasında sert çatışmalar yaşandı. Polis göstericilere makineli tüfeklerle ateş açtı.”
“Bu olayların arkasında Bolşevik propagandacıların olduğu düşünülüyor.”
KİLİSELERİN BİRLİĞİ TARTIŞMALARI
Londra’da yayımlanan “Spectator” dergisi, Anglikan Kilisesi ile Ortodoks Kilisesi’nin birleşme sürecine dair ilginç bir mektup yayımladı.
Konstantinopolis’teki Anglikan Kilisesi Başrahibi Roland Burrow, mektubunda bu birleşmenin kaçınılmaz olduğunu ve sürecin ilerlediğini belirtiyor.
Burrow, şunları vurguluyor:
“Birleşme yönünde önemli adımlar atıldı. Savaş sırasında birçok Ortodoks ilahiyat öğrencisi Oxford Üniversitesi’ne kabul edildi. Ayrıca, bir Sırp Başrahip Londra’daki St. Paul Katedrali’nde vaazlar verdi.”
“Yunanistan Başpiskoposu, Londra’daki son ziyaretinde St. Paul Katedrali’nde dua etti ve Yunan dilinde ayinler düzenledi.”
“Önümüzdeki dönemde birleşme sürecinin hızlanmasını bekliyoruz.”
PAPAZIN GÖZYAŞI
Geçtiğimiz günlerde Trabzon’daki eğitim töreninde ilk kez Yunan milli marşı yankılandı.
O an yaşlı bir papazın gözünden ağır ve sıcak bir gözyaşı süzüldü.
Bu gözyaşı, yıllardır içinde bastırdığı büyük acının bir dışa vurumuydu.
Ve bize şunu hatırlattı:
“Bu gözyaşı, yıllardır süren yasın, ama aynı zamanda büyük bir sevincin sembolüydü.”
“Bugün, yetimler, yoksullar ve sürgün edilmişler bile ulusal kurtuluşun zaferini kutlamak için burada.”
PONTUSLU GÖÇMENLER İÇİN BAĞIŞLAR
Bir Rum hayırsever olan L.S. Grauford, Trabzon’da Pontuo’tan gelen mültecilere yardım etmek için 50 Osmanlı lirası bağışladı.
Bu cömert bağış, büyük bir memnuniyetle karşılandı.
Benzer şekilde, Rusya’daki Rum iş insanlarından biri olan H. İoannis Milopoulos da, Pontoslu mültecilerin barınma ve gıda ihtiyaçlarını karşılamak için 5.500 ruble bağışladı.
Bu tür bağışlar, Pontos’un geleceği için umut verici işaretler olarak görülüyor.
PONToS’TA YENİ ATAMALAR VE GELİŞMELER
Pontos’ta Rum toplumuna baskı uygulayan Mutaz Efendi’nin görevden alındığı bildirildi.
Yerine Ordu’dan Kâzım Efendi atandı. Yeni atanan yetkilinin daha adil ve bilinçli biri olduğu belirtiliyor.
Bu değişiklik, Pontos’taki Rum toplumu arasında olumlu karşılandı.
TRABZON’DA KAR YAĞIŞI VE TİCARET HAYATI
Trabzon’da ilk kar düştü ve şehir beyaz bir örtüyle kaplandı.
Ancak şiddetli fırtınalar nedeniyle Konstantinopolis (İstanbul) ve Batum’dan beklenen gemiler limana ulaşamadı.
Trabzon’daki döviz kurları ise şu şekilde belirlendi:
- 1 Osmanlı altını = 590 kuruş
- 1 İngiliz sterlini = 590 kuruş
- 1 Fransız frangı = 440 kuruş
- 1 büyük Rus rublesi = 11 kuruş
- 1 Kafkas rublesi = 20 kuruş
TRABZON’DAKİ TİYATRO VE YARDIM GECESİ
Trabzon’da düzenlenen bir tiyatro gecesinde Trabzon Yetimhanesi için 900 Osmanlı lirası toplandı.
“Daha birkaç ay önce sürgün edilen ve malları yağmalanan Trabzon halkı, bir gecede yetim çocuklar için 900 lira bağışladı.”
“Peki, Doğu’daki hangi halk, böylesine güçlü bir dayanışma gösterebilir?”
KARADENİZ’DEKİ RUM KÖYLERİ ZOR DURUMDA
Argyroupoli (Gümüşhane) bölgesinde yer alan Mandria köyü halkı, büyük bir yoksulluk içinde yaşam mücadelesi veriyor.
“Bu bölge, yıllardır açlık ve hastalıklarla boğuşuyor. Ancak en büyük felaket, Türk çetelerinin yağmaları.”
“Mandria halkı, artık barınacak bir yer bulamıyor ve köylerini terk etmek zorunda kalıyor.”
“Dış ülkelerde yaşayan Pontoslu Rumların, buradaki halkın yardım çağrısına kulak vermesi gerekiyor.”
PONToS’TA SÜRGÜNLER VE YUNAN KÖYLERİNİN TAHLİYESİ
Bir mektuptan alıntı:
“Türk yetkililer, Rum köylerini boşaltma kararı aldı. Ancak bu sürgünlerin hiçbir mantıklı gerekçesi yok.”
“Askeri açıdan hiçbir tehdit oluşturmayan bu köylüler neden sürgün ediliyor?”
“Üstelik kışın ortasında, yoğun kar yağışı altında bu insanlar nereye gidebilir?”
“Yetkililerin bu zulme bir an önce son vermesi gerekiyor!”
ÜÇ AZİZLER BAYRAMI KUTLAMALARI
Trabzon’daki Üç Azizler Bayramı (Büyük Basileios, Gregorios Theologos ve Aziz İoannis Hrisostomos) büyük bir coşku ve görkemle kutlandı.
Törene, öğrenciler, yetimhanedeki çocuklar ve halkın büyük bir kısmı katıldı.
“Metropolitin yönettiği büyük dini ayinde, eski ve yeni neslin bilgeliği bir araya geldi.”
“Okulların öğrencileri törende ilahiler ve milli marşlar söylediler.”
“Trabzon’un en büyük eğitim kurumu olan ‘Fronstistirion’ salonu, törene ev sahipliği yaptı.”
Törende, Trabzon’daki önemli bir eğitimci olan Profesör Filippos Himonidis bir konuşma yaptı:
“Yunan ruhu, tarih boyunca bilgiye ve eğitime dayanarak var olmuştur.”
“Kültürümüzün geleceği, eğitime verdiğimiz değerle şekillenecektir.”
Konuşmanın ardından öğrenciler şarkılar söyledi ve coşkulu alkışlarla tören sona erdi.
“Bu yılki kutlamalara katılım olağanüstüydü.”
“Bu, halkımızın milli bilincinin yeniden uyandığını gösteren umut verici bir işarettir.”
TRABZON’DA KİLİSE VE EĞİTİMİN ÖNEMİ
Trabzon Metropoliti Hrisanthos, törende kısa bir konuşma yaparak Pontos’taki Rum halkına önemli bir çağrıda bulundu:
“Pontos’taki Rum halkı, Doğu’nun medenileşmesi görevini üstlenmelidir.”
“Eğitim ve kültür, bizim en güçlü silahlarımızdır.”
“Gelecek yıl bu kutsal bayramı, sürgündeki kardeşlerimizle birlikte kutlamayı diliyoruz.”
Konuşma, halkın büyük coşkusu ve alkışlarıyla karşılandı.
İNGİLİZLER VE OSMANLI PATRİKHANESİ
Trabzon’daki Anglikan Kilisesi Başrahibi Roland Burrow, Osmanlı Patrikhanesi ile Anglikan Kilisesi arasındaki ilişkiler hakkında ilginç bir mektup yayımladı.
Burrow mektubunda, İngiltere ile Ortodoks Kilisesi’nin iş birliğinin önemine dikkat çekti:
“İngiliz hükümeti, Ortodoks Kilisesi’yle olan ilişkilerini güçlendirmelidir.”
“Birçok Yunan ilahiyat öğrencisi, savaş sırasında Oxford Üniversitesi’ne kabul edildi ve eğitim aldı.”
“Ortodoks Kilisesi ve Anglikan Kilisesi arasındaki bağlar, daha da sıkılaştırılmalıdır.”
Burrow ayrıca, Yunanistan Başpiskoposu’nun St. Paul Katedrali’nde düzenlenen bir ayinde Yunan dilinde dua ettiğini hatırlattı.
“Önümüzdeki dönemde bu ilişkilerin daha da gelişeceğine inanıyorum.”
Bu açıklamalar, İngiltere’nin Ortodoks Kilisesi’ni Osmanlı Devleti’ne karşı nasıl bir müttefik olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
TRABZON’DAKİ SOSYAL VE EKONOMİK GELİŞMELER
Trabzon’da kışın etkisi giderek artıyor ve halk geçim sıkıntısı çekiyor.
Şehirde, tüccarların büyük kısmı ekonomik kriz nedeniyle iş yapamaz hale geldi.
Deniz yolu ulaşımındaki aksaklıklar, ithalat ve ihracatı sekteye uğrattı.
Birçok yerel esnaf iflas etme tehlikesiyle karşı karşıya.
“Özellikle tahıl ve temel gıda fiyatları fahiş oranlarda arttı.”
“Şehirde büyük bir kıtlık tehdidi var.”
Halk, ticaretin yeniden canlanması ve hükümetin acil önlemler alması gerektiğini düşünüyor.
TRABZON’DA YETİMLERE YARDIM
Trabzon’daki Yetimhane Komitesi, savaş sırasında anne ve babalarını kaybeden çocuklara yardım çağrısında bulundu.
Şehirde, yüzlerce yetim çocuk sokaklarda yaşam mücadelesi veriyor.
Yerel halk, bağışlarla yetimhanelere destek olmaya devam ediyor.
“Bir gecede 900 Osmanlı lirası bağış toplandı.”
“Bu, halkımızın fedakârlığını ve dayanışmasını gösteren önemli bir örnek.”
Yetimlerin en büyük desteği ise, Mikrasia Derneği tarafından sağlanıyor.
Bu dernek, zorla Müslümanlaştırılan çocukları kurtarmak için de büyük çaba harcıyor.
TRABZON’DA KÜLTÜREL VE SOSYAL HAYAT
Trabzon’da son zamanlarda kültürel ve sosyal etkinliklerin arttığı gözlemleniyor.
Yerel tiyatrolar, eğitim yararına düzenlenen oyunlarla halkı eğitmeye ve bilinçlendirmeye devam ediyor.
Ayrıca, Trabzon’daki Rum Kulübü, eğitim ve sanat alanında çeşitli faaliyetler düzenliyor.
Trabzon halkı, zor şartlara rağmen sosyal yaşamı canlandırmaya çalışıyor.
TRABZON’DAKİ POLİTİK GELİŞMELER VE OSMANLI YÖNETİMİYLE İLİŞKİLER
Trabzon ve çevresindeki Rum toplumu, Osmanlı yönetiminin politikalarını yakından takip ediyor.
Şehirde, Türk idaresinin bölgedeki Rumlara karşı uyguladığı baskılar devam ediyor.
Ancak, uluslararası dengelerin değişmesiyle birlikte Pontos’ta yeni bir dönemin başlayacağına dair umutlar güçleniyor.
“1918 savaşı sonrası ortaya çıkan yeni siyasi dengeler, Pontos’un kaderini değiştirebilir.”
Trabzon’daki Rum ileri gelenleri, Yunanistan hükümetiyle temaslarını artırarak, Pontos meselesinin uluslararası arenada daha fazla gündeme getirilmesini istiyor.
Özellikle, Paris Barış Konferansı’nda Pontos’un statüsünün tartışılması gerektiği vurgulanıyor.
“Pontos’taki Rum halkının hakları korunmalı ve uluslararası toplumdan destek alınmalıdır.”
RUM TOPLUMU NEDEN SÜRGÜN EDİLİYOR?
Trabzon’dan gelen haberler, bölgedeki Rum halkının zorla göç ettirilmesinin devam ettiğini gösteriyor.
Birçok Rum köyü Türk yetkililer tarafından boşaltılmaya zorlandı.
Bu sürgünlerin askeri veya güvenlik açısından hiçbir gerekçesi olmadığı belirtiliyor.
“Kışın ortasında, yoğun kar yağışı altında bu insanlar nereye gidebilir?”
Yerel Rum liderleri, bu haksız sürgünlerin Osmanlı hükümeti tarafından durdurulması gerektiğini vurguluyor.
PONTOS’TAKİ GELECEK BEKLENTİLERİ
Bölgedeki Rum halkı, geleceğe dair belirsizlik içinde.
Ancak, Pontos’un Rum kimliğinin güçleneceğine dair umutlar da var.
Bölgede, Rum eğitim kurumları ve ticaret faaliyetleri yeniden canlandırılmaya çalışılıyor.
“Pontos, tarih boyunca Rum kültürünün bir parçası olmuştur ve olmaya devam edecektir.”
“Bugün yaşanan zorluklar geçicidir, önemli olan ulusal ruhumuzu korumaktır.”
TRABZON’DAKİ TİCARETİN DURUMU
Trabzon’da ticaret hayatı, savaş sonrası büyük bir durgunluk yaşıyor.
Özellikle, deniz ticaretindeki aksaklıklar tüccarları zor durumda bırakıyor.
Tüccarlar, Avrupa ve Yunanistan ile olan ticari bağlantıların yeniden güçlendirilmesini talep ediyor.
“Trabzon’un ekonomik geleceği, deniz ticaretinin yeniden canlandırılmasına bağlıdır.”
Matbaa
Georgios E. Mihailidis
(3515 sayfadan oluşan Epochi sayıları Nikos Kapetanidis’in kardeşinin torunu olan ve halen Atina’da yaşamakta olan Kostas Kapetanidis tarafından dijitalize edilmiş ve Yunanca olarak tarafımıza iletilmiştir. Türkçeye çevirisi Tamer Çilingir tarafından üstlenilmiştir)