2. Yıl, Sayı 43
Trabzon, Cumartesi 9 Mart 1919
Gazete ofisi: Semercilerpaşa Caddesi, Fostiroğlu Bankası’nın yanında, No: 1-2, Trabzon
Yönetici ve sahibi: Nikos Kapetanidis
ATALARIN TORUNLARI
Her milletin, onu diğerlerinden ayıran ve kendine özgü, değişmez bir karakter kazandıran özel nitelikleri vardır. Bu gerçek, özellikle bizim milletimiz için geçerlidir. Milletimiz, tarih sahnesine çıktığı ilk günden bugüne kadar atalarından miras kalan gelenekleri, örf ve âdetleri, dili ve genel olarak tüm erdemlerini korumuştur. Hem refah hem de felaket zamanlarında düşmanlarını alt etmiş ve tüm engellere rağmen gelişimini sürdürmüştür.
Çok uzak olmayan bir dönemde, yabancılar, milletimizin eski ihtişamını ve şanını kıskanarak modern Yunanlıları ağır eleştirilere maruz bırakmış ve antik çağlardaki büyük dehalardan yoksun olduklarını öne sürmüşlerdir. Onlara göre, modern Yunanlılar, atalarının olağanüstü yaratıcılığını taşımamakta ve güzel sanatlar ile bilgeliğin zirvesine ulaşamamaktadır. Bu haksız yargı, modern Yunanlıları derinden üzmüştür. Ancak milletimiz, ilerleme arzusuyla yanarak ve atalarının ruhundan ilham alarak, son birkaç on yılda entelektüel, ahlaki ve maddi güçlerini harekete geçirmiş, ruhlarında gizli kalan yeteneklerini açığa çıkarmış ve atalarının başarılarını sürdürme görevini üstlenmiştir.
Üniversiteler ve her türlü eğitim ve teknik okullar, özgür ve esaret altındaki Yunanistan’ın dört bir yanına ışık yaymakta, milli gelişimin tohumlarını ekmekte ve altında Yunan erdemlerinin filizlendiği görkemli bir ağaç yetiştirmektedir. Bilim, sanat, endüstri, felsefe ve estetik ilerlemekte ve başarıya ulaşmaktadır. Milli yükselişin mimarları, Yunan ruhunu şekillendirmeye devam ederek onu atalarının şanlı ruhuna eş değer hale getirmektedir. Ancak modern Yunanlılar, yalnızca geçmişi taklit eden kişiler değildir. Diğer halkların bilgilerini benimseyip kendi milletinin ihtiyaçlarına göre şekillendirerek bunları özümsemekte ve tamamen kendine özgü bir medeniyet, yani modern Yunan medeniyetini yaratmaktadır. Bu medeniyet, antik mirasın doğal bir devamı olup, Yunanistan’ın Doğu’yu aydınlatma ve güzelleştirme hedefini taşımaktadır.
EMMANOUİL REPOULİS
Bu güzel yazı, İzmir’den Atina’da yayımlanan “Balkan Postası”na gönderilmiştir.
Fırtınaya sürüklendin, seni eski krallardan çalınmış bir isimle bağladılar, esir ettikleri topraklarda zincire vurdular. Sen, esirler içinde esirsin.
Ama sonunda, dürüst bir kaptanın adı geldi. O, gemiyi yönetiyor, bayrağı en yükseğe kaldırıyor ve seni özgürlüğe ulaştırıyor.
İzmir
Mih. Argyropoulos
İzmir Limanında Terk Edilen Bir Gemi
Türk savaşının ilan edilmesinin ardından, “Konstantinos” adlı Yunan buharlı gemisi İzmir limanında mahsur kaldı. Tam dört yıl boyunca hareketsiz kaldıktan sonra, birkaç ay önce yeniden hareket etti ve adı değiştirildi. Sahibi ve milletvekili Aleksandros Yannoulatos, bu geminin tüm Doğu Yunanlılarına korku salan adını kaldırarak ona “Emmanouil Repoulis” adını verdi. Yeniden adlandırılmasının ardından, mürettebat ve Yunan halkının coşkulu tezahüratları eşliğinde Yunan bayrağı dalgalandırıldı.
Bu gemiyi, İzmir halkı uzun yıllar hatırlayacaktır. Çünkü bu gemi, bir gece gökyüzünden inen ve İzmir sularında düşman kuvvetlerinin önüne gelen cesur bir Yunan pilotunun hikâyesine tanıklık etmiştir.
İzmir halkı, bu kahramanlığı anlatmaktadır: 1918 yılının Mart ayında, bir gece, kimsenin fark etmediği bir su uçağı usulca indi ve Yunan buharlı gemisinin yanına yanaştı. Kimdi bu cesur pilot? Moraitinis! O, göklerin şanlı kahramanıydı ve büyük bir sessizliğin içinde belirsizliğe karışmıştı.
Şimdi herkes bu sırrı biliyor ve gizem çözülüyor. O gece, karanlığın koruması altında savaş uçağı sessizce süzülerek Yunan gemisinin yanına kondu. Sabah olduğunda, birdenbire kanatlarını açarak havalandı ve İzmir limanının üzerinde belirdi. Ardından, büyük bir gürültüyle patlayan bombalar limana demirlemiş bir Alman gemisine isabet etti. Kaos ve panik başladı; savunma topları ateşlendi ve Alman uçakları harekete geçti. Ancak Yunan savaş uçağı, cesurca düşman askeri birliklerine bombalar yağdırdı. Düşmanın mermileri ona yöneltilince, usta bir manevrayla Ege adalarına doğru zaferle geri döndü.
Böylece, Moraitinis, Mart 1918’de İzmir’e geldi, bir gece boyunca orada kaldı ve sabah düşmanlarına veda etti. Bu, tarihe geçecek cesur bir pilotun hikâyesidir. Ancak bombalamanın ardından askeri yönetim, pilot ve gemi mürettebatı arasında bir işbirliği olabileceğinden şüphelenerek hemen harekete geçti. Gemiye el konuldu, bir muhafız yerleştirildi ve silahlarla donatıldı. Ardından, gemi tamamen Türk yetkililerin kontrolüne geçti ve büyük hasar gördü.
Ancak bu gemi şanslıydı! Çünkü hareketsiz olduğu yıllar boyunca, mürettebatın gözetimi altında midye ticareti başladı ve bu süreçte 200 altın lira kazandırdı. İzmir’in balıkçılar çarşısında sık sık “Yunan gemisinin midyeleri!” diye bağıran satıcılar duyuluyordu.
Bugün, bu geminin direğinde Yunan bayrağı dalgalanıyor. Her gün binlerce kişi yanından geçerek “Emmanouil Repoulis” ismini okuyor. Dört yıllık hareketsizliğin ardından gemi, nihayet İstanbul’a doğru yola çıkmaya hazırlanıyor.
Son günlerde, İzmir’den sınır dışı edilmek üzere olan bazı Avusturya ve Alman vatandaşları, Repoulis gemisiyle yolculuk etmek istedi. Ancak, gemi sahibi Aleksandros Yannoulatos, onların bu gemiye binemeyeceğini belirtti. Sebep? “Çünkü gemide kutsama töreni yapıldı.”
Bu yanıt, Alman ve Avusturya vatandaşlarını şaşırttı. Ne kutsama töreni? Ne ilgisi vardı? Ancak yetkililer, kararın değişmeyeceğini belirtti. İzmir polis karakoluna giderek şikâyette bulundular, ancak hiçbir sonuç alamadılar. Sonunda, kutsama töreni nedeniyle Repoulis’e binmelerine izin verilmedi.
Dün, “Emmanouil Repoulis”, ağır yüküyle birlikte İstanbul’a doğru yola çıktı. İzmir körfezinin sularından yavaşça uzaklaşırken, halk onu duygulu gözlerle izledi. Bu, karanlık ve korku dolu o geceyi yaşayan ilk gemiydi. Cesur pilot Moraitinis’in, esir bir şehre umut ışığı getirdiği geceyi…
Mihail Rodas
GAZETELER NE YAZIYOR?
ERMENİ MESELESİ
Lord Bryce, Atlantik Birliği’ndeki bir kahvaltı konuşmasında, Barış Konferansı’nda Ermenistan’a, özerkliği güvence altına alınana kadar sağlanacak yardımla ilgili bir mesele ortaya çıktığını belirtti. Amerika’nın bu görevi üstlenmesi halinde, insanlığa ve medeniyete büyük hizmetler sunacağını söyledi.
BARIŞ MESELESİ
İtilaf Devletleri’nin önde gelenleri arasında, kalıcı barışın sağlanması için yürütülen çalışmaların hızlandırılması amacıyla görüşmeler devam ediyor. Genel kanaat, insanlığın yaralarını hızla sarmaya başlamak için bu sürecin gerekli olduğu yönünde. Başkan Wilson, ayrılmadan önce yaptığı açıklamada:
“Barış sürecini hızlandırmak için elimden gelen her şeyi yapacağım.” dedi.
GAİRLİTZ’TEKİ TANIKLIKLAR
Atina Metropoliti’nin kardeşi, Teğmen Metaxakis, tutsak olduğu Gairlitz’ten döndü ve Yunan esirlere Almanlar tarafından yapılan korkunç işkenceleri anlattı. Tüm Venizelist subaylar bir kaleye götürüldü ve oldukça dar, nemli bir hücreye kapatıldı. Zemin, farklı seviyelerden oluşuyor ve üzerinde durmak bile oldukça zor ve yorucuydu. Bu yüzeylerin üzerine çiviler çakılmış, aralarındaki boşluklar ise suyla doldurulmuştu.
Bu ortaçağ işkencelerinin mahkumlara ne çektirdiğini tahmin etmek zor değil.
Hapishanede oturacak bir yer bile yoktu. Ancak gece yarısı, hücrenin tavanından küçük bir tahta parçası iniyor, mahkumlar iki saat boyunca bu tahtanın üzerinde dinlenebiliyordu. Saat 02.00’de ise bu tahta geri çekiliyordu. Mahkumlara her 48 saatte bir kuru bir ekmek parçası ve biraz su veriliyordu.
BULGARİSTAN’IN ÇETE FAALİYETLERİ
Bulgar hükümeti, itaatkâr ve dürüst bir politika izleyeceğini iddia etmesine rağmen, komşuları olan Sırbistan, Romanya ve Yunanistan’a karşı entrikalarını sürdürmeye devam ediyor. Hükümetin sağladığı üniversite salonlarında, Romanya ve Sırbistan aleyhine propaganda yapan bir büyük komite kuruldu. Aynı zamanda, Bulgar ordusunun sağladığı silah ve mühimmatla donatılmış çeteler Yunan topraklarına gönderildi. Bu çetelerden ikisi, Yunan birlikleri tarafından Karacaova bölgesinde püskürtüldü. Çatışmalarda bir Bulgar çete üyesi öldü, bir diğeri ağır yaralandı.
Aynı komite, Batı Trakya’ya da çeteler göndererek orada kalan Yunanları sindirmeye çalışıyor. Ancak, bölgedeki Yunan halkı, Yunan ordusunun onları kurtarmasını umutsuzca bekliyor.
BOLŞEVİK ORDUSU
Zorunlu asker alımları nedeniyle Bolşevik birlikleri sayıca ve güç bakımından artış gösterdi. Eski Rus ordusunun birçok yetenekli subayı, bu zorunlu askerliğe karşı koyamadı. Kuzey cephesinde son zamanlarda elde edilen Bolşevik başarıları, büyük ölçüde Kızıl Ordu’nun iyi yönetilmesine bağlanıyor. Ancak bu, subayların gerçekten Bolşevik olduğu anlamına gelmiyor. Birçoğu, Bolşeviklerin eşlerini, çocuklarını ve kardeşlerini rehin tutması nedeniyle orduda kalmaya mecbur bırakılıyor.
BOLŞEVİKLER VE KADINLAR
Omsk’taki Times muhabiri, Bolşeviklerin Rus kadınlarını kamulaştırma girişimlerinde başarısız olduğunu bildiriyor. Birçok şehirde, Bolşevikler bu planı uygulamaya çalıştı, ancak kadınlar büyük bir direniş gösterdi. Bu yüzden Bolşevikler geri adım atmak zorunda kaldı.
Ancak, Sovyet ajanları bu durumu fırsat bilerek, burjuva sınıfına mensup kadınlara karşı aşırı isteklerde bulunmaya devam etti.
Bolşeviklerin kararlarına göre, 17-30 yaş arası her kadın, kendisini bir gecelik eş olarak isteyen herhangi bir erkeğin taleplerine boyun eğmek zorundaydı.
TÜRKİYE’DEKİ RUMLAR VE ERMENİLERİN GÜVENCESİ
Lord Gladstone, Bay Vasilakis’e yazdığı bir mektupta, Paris Konferansı’nın, uzun süredir acı çeken ve zulüm gören Rum ve Ermeniler için barış ve güvenliği sağlayacağını ifade etti. Büyük Yunan dostunun oğlu olan Lord Gladstone, Yunanistan’ın, geçmişte olduğu gibi, dünyaya medeniyet getirme misyonunu bir kez daha üstlendiğini belirtti.
LİMAN VON SANDERS GÖZALTINDA
Güvenilir kaynaklara göre, Alman General Liman von Sanders, İngilizler tarafından gözaltına alındı. Nerede tutulduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, İstanbul’dan ayrıldığı göz önünde bulundurulursa, Mudros veya Malta’da gözaltında olduğu tahmin ediliyor. İngiliz makamları şu anda ona yönelik suçlamaları inceleyerek yargı sürecini başlatmaya hazırlanıyor.
VENİZELOS’A ÖVGÜLER
Paris’teki Manchester Guardian muhabiri, Barış Konferansı’nda Venizelos’un sunduğu Yunan taleplerini değerlendirerek şunları söyledi:
“Siyasi ustalık açısından, Konferans’ta bulunan pek çok kişi, Bay Venizelos’u en üst düzeydeki siyasi liderlerden biri olarak görüyor. Ancak dünya ne yazık ki, büyük devletleri temsil eden ve Venizelos’tan çok daha az yetenekli olan kişilere daha fazla önem veriyor. Eğer siyasi liderlerin yetenekleri esas alınsaydı, Bay Venizelos, kesinlikle dünyanın en güçlü on lideri arasında yer alırdı.”
TOPLUMSAL MESELELER – PONTOS’TA UYUZ HASTALIĞI
Genel savaşın neden olduğu büyük felaketlerden biri de uyuz hastalığıdır. Ekonomik sıkıntılar ve hijyen eksikliği nedeniyle yaygınlaşan bu hastalık, hızla büyüyor ve temel sağlık kurallarının ihmal edilmesiyle daha da tehlikeli hale geliyor.
Bilimsel tedavi yöntemleri geliştirilmiş olsa da, yoksul ve mülteciler için çözüm bulmak zor. Hastalığa yakalananlar, toplum tarafından dışlanıyor ve çalışacak iş bile bulamıyorlar. Tek çözüm, Pontos’un büyük şehirlerinde uyuz hastaneleri kurulmasıdır.
Bu hastanelerde sistemli bir tedavi uygulanarak, hastalar kısa sürede iyileştirilip topluma kazandırılabilir.
Umarız, yetkililer bu acil ihtiyacı fark eder ve bu tür uyuz hastanelerini en kısa sürede hayata geçirirler.
Giresun 23 Şubat 1919
Themistoklis Thomaidis
PONTUS’UN RUM ŞEHİTLİĞİ
ARDASSA
B’
(Torul)
(12. Önceki bölümün devamı)
Aziz Yuhanna
Kilise giysileri, süs eşyaları, ikonalar ve okulun değeri: 3.000 Osmanlı Lirası
500 koyun ve 300 kuzu, 300 sığır ve 25 yük hayvanının değeri: 2.465 Osmanlı Lirası
40 ev, ahır ve samanlık: 3.000 Osmanlı Lirası
40 ailenin ev eşyaları ve giysileri: 3.500 Osmanlı Lirası
Buğday, saman, ot, kovanlar, yiyecekler ve bahçe ürünleri: 5.000 Osmanlı Lirası
Toplam: 16.965 Osmanlı Lirası
Simera
Kilise giysileri, süs eşyaları, ikonalar ve okulun değeri: 2.000 Osmanlı Lirası
400 koyun ve 200 kuzu, 250 sığır ve 10 yük hayvanının değeri: 1.860 Osmanlı Lirası
30 ev, ahır ve samanlık: 2.000 Osmanlı Lirası
30 ailenin ev eşyaları ve giysileri: 2.200 Osmanlı Lirası
Buğday, saman, ot, kovanlar, yiyecekler ve bahçe ürünleri: 3.500 Osmanlı Lirası
Toplam: 11.560 Osmanlı Lirası
Ramatananton ve Mananton
Kilise giysileri, süs eşyaları, ikonalar ve okulun değeri: 2.800 Osmanlı Lirası
700 koyun ve 500 kuzu, 400 sığır ve 30 yük hayvanının değeri: 2.800 Osmanlı Lirası
55 ev, ahır ve samanlık: 3.300 Osmanlı Lirası
55 ailenin ev eşyaları ve giysileri: 4.000 Osmanlı Lirası
Buğday, saman, ot, kovanlar, yiyecekler ve bahçe ürünleri: 5.000 Osmanlı Lirası
Toplam: 19.600 Osmanlı Lirası
Palagia
Kilise giysileri, süs eşyaları, ikonalar ve okulun değeri: 350 Osmanlı Lirası
300 koyun ve 200 kuzu, 150 sığır ve 10 yük hayvanının değeri: 1.260 Osmanlı Lirası
40 ev, ahır ve samanlık: 3.000 Osmanlı Lirası
Ev eşyaları, yiyecekler ve meyveler: 850 Osmanlı Lirası
Buğday, saman, ot: 1.500 Osmanlı Lirası
Toplam: 3.960 Osmanlı Lirası
Diğer bölgelerin zarar raporları benzer şekilde devam etmektedir.
YUNAN KIZILHAÇI TRABZON’DA
Güvenilir bir kaynaktan, Yunan Kızılhaçı heyetinin bir muhriple İstanbul’dan Trabzon’a hareket ettiğini öğreniyoruz. Ne yazık ki kötü hava koşulları ve deniz fırtınası nedeniyle muhrip yolculuğunu yarıda kesmek zorunda kalmış ve hava koşullarının düzelmesini beklemek üzere İstanbul’a geri dönmüştür.
TRABZON METROPOLİTİ K.K. HRYSANTHOS BATUM’DA
COŞKULU KARŞILAMA – DUYGUSAL DETAYLAR
(Batum, 6/19 Mart)
Batum’dan gelen bir telgrafa göre, Trabzon Metropoliti K.K. Hrysanthos büyük bir coşkuyla karşılandı. Halk, erken saatlerden itibaren sokakları ve limanı doldurmuştu. Şehrin tüm din adamları, öğretmenler ve öğrenciler, topluluk temsilcileri, yerel meclis başkanları, üst düzey İngiliz yetkililer, farklı milletlerden temsilciler ve birçok önemli şahsiyet sabırsızlıkla bekliyordu.
Çevre köylerden gelen halk, sevgili metropolitlerini görmek ve hayranlıkla izlemek için Batum’a akın etti. Gemi gecikince, kalabalığın sabırsızlığı doruğa çıktı. Nihayet, ufukta ağır ilerleyen gemi görüldü. Sakin suların üzerinde yavaşça limana giriş yaptı.
Gemide yaşanan coşku tarif edilemezdi. Şehirli hanımefendiler, “Pontos” adlı Rum Derneği ve topluluk temsilcileri gemiye çıkarak metropoliti selamladılar. Metropolit teşekkür ederek yanıt verdi. Sonunda gemiden indiğinde, halk coşkuyla tezahürat yapmaya başladı. Alkışlar, bayrak sallamalar ve sevinç gözyaşlarıyla dolu bir atmosfer oluştu.
Karşılama konuşmalarını başrahip Tsantekov, Ermeni temsilcisi, Ukraynalı temsilci ve bir Rus general yaptı. Metropolit onlara yanıt verdi. Bayraklarla süslenmiş sokaklarda ilerleyen korteje halk evlerinin pencerelerinden çiçekler atarak eşlik etti. Kortej, Panagiotis Simeonidis’in evine doğru ilerledi ve burada topluluk yetkilileriyle bir araya gelindi.
Saat 15.00’te, Smagevski Tiyatrosu’nda resmi bir karşılama töreni düzenlendi. Burada Panagiotis Simeonidis ve Vasilios Ioannidis, metropolitin erdemlerini öven konuşmalar yaptılar ve Pontos halkının kendisine olan büyük saygı ve bağlılığını ifade ettiler. Metropolit uzun bir konuşma yaptı. Konuşması büyük bir heyecan yarattı ve salonda coşkulu alkışlarla karşılandı.
Ertesi gün, Çarşamba günü, büyük bir onur yemeği verildi. Yemeğe Trabzon topluluğunun üç kişilik heyeti, gazetenin yöneticisi Nikos Kapetanidis, önde gelen kişiler ve çeşitli derneklerin temsilcileri, Tiflis Topluluğu Başkanı Kountourov, üst düzey İngiliz askeri ve siyasi yetkililer, farklı milletlerin temsilcileri, İtilaf Devletleri’nin temsilcileri ve bilim dünyasından isimler katıldı.
“Selamet”e Cevap
Trabzon Metropoliti Ekselansları Chrysantos’un ayrılması vesilesiyle, “Selamet” gazetesinin müdürü Eyüpzade Ömer Fevzi Efendi, uzun bir makalesinde Ekselanslarının ve milletimizin bir değerlendirmesini yapmaya çalışmıştır. Ancak ne yazık ki, bunu soğukkanlılık ve tarafsızlık ruhuyla yapmamıştır.
Bütün milletin Metropolit’i uğurlayıp ona olan bağlılığını tezahüratlarla göstermesi, ne saygısızlık ne de Türk vatandaşlarımızın onuruna aykırı bir durumdur. Aksine, bir yandan Metropolit’in kendi milletinin idealleri ve cemaatinin erdemleri uğruna gösterdiği bağlılıkla kazandığı değerin bir kanıtıdır, diğer yandan ise cemaatinin, aziz liderini gerektiği gibi takdir ederek ona olan inancını ve bağlılığını göstermesinin bir sonucudur.
“Selamet” gazetesi, Metropolit’in Almanya’da eğitim gördüğünü ve savaşın başında Alman yanlısı olarak öne çıktığını iddia etmektedir. Ancak müsaade ediniz, Metropolit’in Almanya ve İsviçre’de eğitim gördüğünü, fakat her zaman özgürlükçü ilkelerin savunucusu ve güzel, gerçek ve iyi olanın hayranı olduğunu belirtelim. Bunlar da, ince ve zarif Fransız ve İngiliz ruhlarının kutsal gördüğü erdemlerdir. Aksine, Metropolit, Almanya’nın savaş süresince uyguladığı şiddeti her zaman eleştirmiş ve bu milletin, Nietzscheciliği bir inanç dogması haline getirerek küçük ve güçsüz milletlerin yıkımına yol açmasını tiksintiyle kınamıştır.
Metropolit Chrysantos, öncelikle seçkin bir siyasi şahsiyet olarak kendi milletinin dostuydu ve her zaman onun çıkarlarını hararetle ve bağlılıkla savundu. Paris’te ne yapacağı ise bizim tartışma alanımıza girmez. “Selamet” gazetesi de Wilson’un ulusların hakları prensibini benimsediğini ilan ettiğine göre, bizlerle birlikte Avrupa’nın en yüksek mahkemesinin kararını soğukkanlılıkla beklemelidir. Bu mahkemede mağdur milletlerin şikâyetleri sunulacak ve güçsüz ve mazlum halkların hakları ve talepleri incelenecektir. Alınacak ve uygulanacak her karar kuşkusuz adalet temelinde olacaktır ve ne bir tarafın ne de diğerinin arzularına ve taleplerine bağlı olmayacaktır.
Bay Ömer Fevzi, Metropolit’in erdemlerini övgüyle kabul ederken, ardından üzüntü verici bir olaydan, Metropolit gemiye biner binmez gönderine Yunan bayrağı çekilmesinden bahsederek, Osmanlı uyruğunun bir Osmanlı limanında böyle bir davranış sergilemesinin uygun olup olmadığını sorgulamaktadır.
Gerçeğe sadık kalmak adına, gazetenin verdiği bilgiyi yalanlamak ve bunu Metropolit’in şahsına yönelik iftira olarak nitelendirmek zorundayız. Gerçek şu ki, gemi kaptanı gerçekten Ekselanslarını selamlamak için Yunan bayrağını çekmiştir. Ancak, Metropolit gemiye çıkar çıkmaz bu duruma itiraz etmiş ve kaptana bayrağın indirilmesini tavsiye etmiştir; bu da derhal yerine getirilmiştir. Biz de bu gerçeği, Metropolitimizin onurunu koruyarak aktarıyoruz.
Bay Ömer Fevzi, tarihin olanları unutmadığını belirtmektedir. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Tarih, milletimize karşı işlenen pek çok suçu, özellikle de yakın geçmişte yaşananları kaydetmiştir ve bu acı hatıraları her zaman hatırlamaktayız. “Selamet”in müdürü Ömer Fevzi de eğer gerçeği seviyorsa ve tarafsızsa, tarihin olup bitenleri asla unutmadığını vurgulayarak bizim haklı olduğumuzu kabul edecektir.
Vefatlar
Önceki gün vefat eden ve dün görkemli bir cenaze töreniyle uğurlanan değerli doktor Adamantios Efraimidis, toplumun kıymetli bir üyesiydi ve yıllarca okul yönetim kurulu başkanlığı yapmıştı.
Cenaze töreninde, D. Chrysoulidis bir konuşma yaptı.
“Epochi” gazetesi, merhumun yaslı ailesine en içten taziye dileklerini sunar.
Kafkasya Helenizmi
Ekselanslarını İstanbul’a kadar, Kafkasya’daki Helenizmin dört kişilik bir heyeti eşlik ederek uğurlayacak. Heyetin başkanlığını Bay Koundourov yapmakta olup, buradan Atina’ya giderek Yunan hükümetine Kafkasya Helenizminin ihtiyaçlarını ileteceklerdir.
Matbaa
Georgios E. Mihailidis
(3515 sayfadan oluşan Epochi sayıları Nikos Kapetanidis’in kardeşinin torunu olan ve halen Atina’da yaşamakta olan Kostas Kapetanidis tarafından dijitalize edilmiş ve Yunanca olarak tarafımıza iletilmiştir. Türkçeye çevirisi Tamer Çilingir tarafından üstlenilmiştir)